19 Temmuz 2012 Perşembe

AÖF TDE 2. SINIF 8-13. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI 4. ÜNİTE

ARAP EDEBİYATI Arap edebiyatı beş dönemde incelenir: 1. Cahiliye Dönemi: İslamiyat’ten önceki dönemdir. Arap edebiyatının ilk şiirleri Cahiliye Dönemine aittir. Bunların V.yy’da yazıldığı sanılmaktadır. İslamiyet öncesi arap şiirinin en güzel örnekleri el-Mu’allakât adı altında toplanan şiirler yedi şaire aittir. Asılı anlamındaki mu’allaka sözcüğü bu şiirlerin Kâbe’nin duvarlarına asılmış olmasından dolayı kullanılmış ve bu şiirler el Mu’allakatu’s Seb’a (yedi askı) diye adlandırılmıştır. 2. İslâmi Dönem: Bu dönem iki bölümde incelenebilir. İlki Hz. Peygamber ve dört büyük halife dönemidir. Bu dönem edebiyatının başlıca kaynakları Kur’an-ı Kerim, hadis, cahiliye edebiyatı ve yabancı edebiyatlardır. Hz. Peygamber’in şairi olarak tanınan Hassân bin Sâbit, Arapların en meşhur kadın şairi el-Hansâ , peygambere yazdığı hicviyeden sonra af dilediği için Kasidetü’l bürde (Hırka Kasidesi) ile ünlü Ka’b bin Züheyr, mu’allaka şairlerinden Lebid bin Rebi’â bu dönemin aynı zamanda sahabeler arasında yer alan önemli şairleridir. Bu dönemde dini muhtevanın öne çıktığı nesir, daha çok yaygınlaşmıştır. Cahiliye devrinde özellikle A’şâ’nın şiirlerinde çok yer alan şarap(hamr) bu dönemde şiirlerde çok yer almadı. Övgü ve yergi de ilgi görmedi bu dönemde. Ancak, Emeviler döneminde özellikle Ebû Nuvas’ın gazellerinde öne çıktı. Emeviler dönemi şairleri daha çok siyasi konuları ele almışlardır. Bu dönemde şiir düşünce ve üslup bakımından Cahiliye dönemi şiirine benzemektedir. Ancak medh, hiciv, fahr ve risa’nın (mersiye) yerini nakîzalar(nekâ’iz) almıştır. Üç büyük hiciv şairi el-Ahtal, el-Ferezdak ve Cerîr bu özellikleriyle öne çıkmıştır. Tegazzül ve nesib bu dönemde yaygınlaştı. Kasidenin konusu iki yönde gelişti. Biri Ömer b. Ebî Rabî’a’nın öncüsü olduğu güzelliğe ve kadına tutkun, hayatın zevklerini elde etmek isteyen şehirli şairlerin tarzı. İkincisi Cemil b. Ma’mer’in öncüsü olduğu ve şairlerin kabilesinin adı olan (Beni Uzra) Uzrî gazel denen güzelliği ve sevgiyi öne çıkaran kavuşmayı önemsemeyen Bedevi şairlerin tarzıdır. Fars ve Türk şiirinde aşk konusuna kaynaklık eden Mecnun da bu şairlerdendir. Bu anlayış daha sonra tasavvufî eserlerde gelişti. 3. Abbasi ve Endülüs Emevileri Dönemi:Abbasi döneminde edebiyatçıları el- Edebu’l-muvelled (annesi ya da babası Arap olmayan), el-Edebu’l-muhdes (yenilikçi) adlarıyla anıldılar. Bu dönemde müstehcenlik halifelerin sarayına ve şiire girmiştir. Farslar Araplar üzerinde etkinleşmiştir. Bu yüzden bu dönemde tam bir Arap edebiyatı görülmez. Fars asıllı Ebû Navâs, El-Hamâse’nin yazarı Ebû Temmâm bu dönemin önemli şairleridir. Endülüs Emevileri döneminde geleneği devam ettirenler, ortada olanlar, ve yenilikçiler olarak üç grup oluşmuştur. Dönemin şiirinde görülen en önemli yenilik, klasik Arap şiirinin vezin ve kafiyelerinde bazı değişiklikler yapılarak el-Muvaşşahât adıyla bir şiir türünün ortaya çıkarılmasıdır. Muvaşşah, uzun beyitler ile kısa bendlerden oluşan, tevşih diye de adlandırılan, halk şarkılarına güfte olarak yazılan türdür. 4. Çöküş Dönemi: Moğolların İran’ı (Cengiz Han), sonra Bağdat’ı(Hülâgü Han) istila etmesiyle çöküş yaşanmış ve bu 19.yy başlarına kadar sürmüştür. Ancak, Arapça eser verme geleneği Selçuklu, Endülüs, Osmanlı gibi devletlerin bölgelerinde devam etmiş, önemli şairler yetişmiştir. 5. Yeni Arap Edebiyatı (Modern Dönem): Bu dönemde klasik dil ve edebiyatın canlandırılması amaçlanır. Arap edebiyatı Batı’daki bütün akımlardan etkilenmiştir. Serbest, kafiyesiz ve düzyazı şiir örnekleri görülür. İçerik zenginleşir. Arap nesri bu döneme kadar zayıf, söz sanatlarının ağır bastığı bir yapıya sahiptir. Bu dönemde hikaye, roman, makale, tiyatro gibi yeni nesir türleri görülmeye başlanır. ARAP EDEBİYATINDA NAZIM ŞEKİLLERİ VE NESİR: Nazım şekilleri: Arap edebiyatında 8.yy’ın ikinci yarısına kadar belli kurallar bulunmaz. İlk kez bu dönemde(791) el-Halil b. Ahmed el Ferâhidi aruz ilminin sistemli bir izahını yapmıştır. Arap edebiyatında beyit en küçük nazım birimidir ve beyitte anlam bütünlüğü olmalıdır. 7.yy’da recez ve kasid adlı iki nazım biçimi görülür. Recez, birbiriyle kafiyeli kısa beyitlerden oluşur. Arap şiirinin en eski nazım şeklidir. Recezi uzun, planlı, kaside şekilnde şiir haline getiren şair el-Ağleb b. Cüşem el İclî’dir. Bu yeni tip şekillere urcûze denmiştir. Ucrûzeler , müzdevic şiirlerin doğmasını sağlamıştır. Bunlardan başka eski nazım şekli kasîddir. Kasîde bu nazım şeklinden oluşmuştur. Arap şiirinde gazel yoktur, gazel kasidenin bir bölümüdür. Arap şiirinde Endülüs’te gelişen Muvaşşah, İran edebiyatından alınan dübeyt, veya rüba’i, İbn Kuzmân’ın oluşturduğu zecel ( halk diliyle söylenen,akıcı,şakacı sözlerden oluşan şiirlerdir) yeni nazım şekilleridir.Müslüman toplumun tasavvufi şiir anlayışı Selçuklular döneminde yaygınlaşmıştır. Selçuklular dönemine kadar Arap edebiyatında görülen şarap, kadın ve müstehcenlik üzerine şiirler söylenmiş, bu dönemden sonra nadir örnekler olarak görülmüştür. Nesir Türleri ve Nesir Türü Eser Yazılan Alanlar: Hitâbet: Arap edebiyatında görülen ilk nesir örnekleridir. Mürâselat: Mektuplardır. Siyer: Peygamber’i anlatan eserlerdir. En eski siyer kitabı Abdülmelik İbn Hişam’ın yazdığı Siretü İbn Hişam’dır. Megâzî: Gaza(İslam adına yapılan savaş) hikayeleridir. Fütûh (Zafer, açma): Arap tarihinin ilk eserleridir. İslâm’ın ilk dönemlerinde yapılan savaşları anlatan eserlerdir. Tarih ve Coğrafya:Cahiliye devrinin ilk tarih kitapları halk arasında eyyâmü Arab denen hikayelerdir. Dilbilgisi: bu konuda çalışmaların yapıldığı ilk yer Basra’dır. Ve buradaki dilbilgisi çalışmalarının açtığı okula Basra Okulu denir. Aruzun kurallarını tesbit eden ve bir ilim haline getiren İmam Halil İbn Ahmed’in Kitâbü’l Ayn adlı eseri Arapçanın ilk sözlüğüdür. Daha sonra Kûfe okulu ortaya çıkmıştır. Bunlar daha çok yaşayan dil üzerine çalışma yapmışlardır. Muhâzarat: Faydalı bilgiler, çeşitli haberler, fıkralar ve anılar, seçilmiş şiirler ve hutbeler üzerinde açıklamalardır. Edebiyat:Edebi sanatlar ve nazım ve nesrin çeşitli konularını ele alan eserlerdir. Emsâl: Atasözleri, deyimler ve meşhur sözler bu tür eserlerde toplanmıştır. Hikaye: Arap edebiyatında başlangıçta bu kelime kullanılmamıştır. Bunun yerine esmar(geceleri söylenen masallar), hurafat(Uydurma masallar), kısas(Peygamber hikayeleri), rivayet(aktarılan sözler), ahbar ve ahadis(çeşitli konulardaki sözler), emsal(ibret verici hikayeler), nevadir(zarif ve nükteli küçük hikayeler) kelimeleri kullanılmıştır. Makâme: Meclislerde okunan hoş ve kısa hikayelerdir. İlim: İslamiyetten sonra kaynağı kur’an olan tefsir, fıkıh, kelam ve hadis ilimleri ortaya çıkmıştır. Çeviri yoluyla da kimya, heyet ve tıpla ilgili eserler de Arapçaya çevrilmiştir. Ensâb(soylar): Soylar üzerine yazılan eserlerdir. Tabâkat: Bir mesleği olan kişileri inceleyen eserlerdir. İslamiyet’ten sonra çok sayıda tefsir ve hadis kitapları ortaya çıkmış ve konuda söz söyleyenlerin doğrusunu yanlışını ayırmak için bu kişilerin biyografisini araştırmak gerekmiştir. Tabâkatlar biyografi kitaplarıdır. ARAP EDEBİYATININ ŞAİRLERE GÖRE DÖNEMLERİ: 1. Cahiliyyûn: islamiyet’ten önceki dönem şairleridir. 2. Muhadramûn: hayatlarının bir kısmını Cahiliye bir kısmını İslami dönemde geçiren şairlerdir. 3. İslâmiyyûn: İslami dönemin ilk şairleridir. Emeviler döneminin sonuna kadar yaşayan ve bir önceki nesli takip eden şairlerdir. 4. Müvelledün(Muhdesûn): Şehirli, yeni şairlerdir. 5. Asriyyûn: Çağdaş şairlerdir. İlk üç gruptaki şairler, dil ve edebiyat alimleri tarafından şâhid (örnek ) kabul edilen, kudemâ(eskiler) denen şairlerdir. FARS (İRAN) EDEBİYATI: İslâmiyet’ten önce farsça şiir söyleyen ilk ve tek kişi Behrâm-ı Gûr’dür. Farsça şiir söyleyenlerin arasında ilk büyük şair Rûdeki’dir. Farsça şiir söyleyen şairler Arapça şiirleri örnek almışlardı. İslam dünyasındaki bütün şiirlerin konusu aynıdır. (övgü, hiciv, mersiye, şarap, kadın vs) Tasavvuf şiire daha sonradan konu olmuştur. Farsça şiirde ilk büyük mutasavvıf şair Senai’dir. Mevlana bu yolun Farsça şiirde en seçkin kişisi olmuştur. Fars Edebiyatında Görülen Üsluplar: Türkistan/Horasan Üslubu: Horasan ve Maveraünnehir (Batı Türkistan) şairlerinin hamasi, sade, tabii, akıcı, dış dünyayı gerçekçi olarak anlatan tarzıdır. İlk büyük şair Rudeki, , Firdevsi, Ömer Hayyam Bu tarzın temsilcilerindendir. Irak/Selçuklu Üslubu: Arapça kelime ve terimlerin çoğaldığı, bilimsel kavram ve izahların yer bulduğu bu dönem şiirinde sanatlı ve mübalağalı kasideler, lirik gazeller öne çıkmış, mesnevi özel bir konuma gelmiştir. Bu geleneğin son büyük temsilcisi Cami’dir. Tasavvufi şiirde ise en önemli kişi Mevlana’dır. Hint Üslubu(İsfahan üslubu): Babür devletinin kuruluma yıllarından sonra ilgi gören tarzdır. Babür’ün şairlere yeni imkanlar hazırlamasıyla şiir saraydan uzaklaşmış, ilmi tabir ve bilgiler azalmış günlük deyişler ve tecrübeler şiire girmiştir. Bunun yanında şiire ince hayaller, yeni mazmunlar, bilinmeyen kelimeler de girdi. Geriye Dönüş Üslubu: Anlaşılmaz teşbih ve istiarelerle dolan ve muammaya dönüşen Hint üslubuna muhalefettir. Bu üsluplar dönem adlarıyla da adlandırılmıştır. Sebk-i Türkistani (sammaniler zamnındaki üslup), sebk-i Horasani(Gazneliler ile Selçukluların ilk yılları), ara dönem üslubu( Irak üslubuna geçilirken), azerbaycan üslubu( Irak üslubuna geçilirken İran’ın batısında), Mekteb-i Vukû(Hint üslubuna geçiş dömemi) adları kullanılmıştır. Yeni Şiir üslubu: Bu dönemde içerik ve yapıda yeniliklere gidilmiş; ancak Mevlana Sa’di, Hafız gibi şairler örnek alınmaya devam edilmiştir. Bu dönemde hikaye, roman ve tiyatro ilgi görmüş, klasik kalıpların dışına çıkılmıştır. Nesirde de farklı dönemler olmuştur. Başlangıçta (Samaniler dönemi) sade nesir vardır. Gazneli ve Selçuklular döneminde cümleler uzadı, Arapça kelimeler arttı. Selçuklu ve Harezmşahlar döneminde sanat, seci ve Arapça kelimeler iyice arttı. Irak üslubunda nesir anlaşılması zor bir hüviyete büründü. Geri dönüş üslubu döneminde yazıda sadelik ve konuşma dili tercih edilmiştir. TÜRK EDEBİYATINA ETKİSİ OLAN FARS ŞAİR VE YAZARLARI: Firdevsi: Başlangıçta gazel ve kasideler yazan Firdevsi’nin en önemli eseri Şeh-nâme’dir. Şeh nâme: İran tarihinin bir bütün olarak ele alındığı mesnevi şeklindeki eseraruzun fe’ûlün/ fe’ûlün/ fe’ûlün/ fe’ûl vezniyle yazılmıştır.Firdevsi eserini 1014’te Gazne’ye gidip Sultan Mahmud’a sunduğu; ancak istediği gibi bir ödül alamadığı için Sultan Mahmud için bir hicviye yazdığı söylenir. Eserin gördüğü büyük ilgi aynı veya yakın türde eserler (Sam-name, Gürşasb-name, Feramurz-nâme, Cihangir-nâme, Behmen-nâme vb.) yazılmasına neden olmuş, İskender-nâmeler ise Şeh-nâme’nin bir kişi etrafında yazılmış farklı bir türü olarak ortaya çıkmıştır. Çeşitli kişiler eserin manzumtercümesini yapmış, Derviş Hasan’ın (Mehdi) mensur tercümesi ise II. Osman’a sunulmuştur.Rustam Destanının Kıssası adıyla Doğu Türkçesiyle yapılmış bir tercümesi de vardır. Fahri ve Şeyhi Hüsrev ü Şirin mesnevilerini yazarken Şeh-nâme’den faydalanmışlardır. Genceli Nizâmi: Manzum aşk hikayelerinin en büyük şairidir. Fars edebiyatında hamse sahibi ilk şairdir. Firdevsi ve Senâi’nin etkileri görülür. Fars ve Türk edebiyatında kendinden sonra Mevlana, Sâ’di-i Şirâzi, Hafız-ı Şirâzi, Fuzûli, Molla Câmi, Emir Hüsrev-i Dihlevi gibi pek çok şairi etkilemiştir. Divan’ı ve Penc Genc adlı hamsesi vardır. Hamsesinde yer alan mesneviler şunlardır: 1 Mahzenü’l Esrâr. Senâi’nin Hadikatü’l hakika adlı tasavvufi mesnevisinden esinlenerek yazıdığı bu eser karşılığında Behramşah’tan önemli miktarda câize almıştır. 2 Hüsrev ü Şirin: Sasani hükümdarıHüsrev-i Perviz ile Ermeni prensesi Şirin’in aşk hikayesidir. Türk edebiyatında birçok şair aynı konulu eser yazmıştır. Bunların en ünlüleri Şeyhi’nin Hüsrev ü Şirin, Ali Şir Nevai’nin Ferhad ü Şirin’dir. 3 Leylâ vü Mecnun:Bu esere çok sayıda nazire yazılmış; ancak sadece Fuzûli aynı adlı eseriyle ona yakın bir başarı elde edebilmiştir. 4 Heft peyker(Behram-nâme):Sâsâni hükümdarı Behrâm-ı Gûr’un av eğlenceleri ve evliğini anlatır 5 İskender-nâme:Şeref-nâme ve İkbal-nâme adlı iki bölümden oluşur. Türk edebiyatında İsken-der-nâme türünün en tanınmış örneğini Ahmedi Firdevsi ve Nizami’den etkilenerek yazmıştır. Ferîdüddîn Attâr: Mevlânâ, Mehmud-ı Şebüsteri, Sâ’di, Hafız, Molla Câmi gibi birçok mutasavvıf şair ve yazarı etkilemiştir. Attar’ın eserlerinde klasik nazım şekillerinin pek çoğu kullanılmıştır. Ancak asıl başarıyı gazel ve mesnevileriyle yakalamıştır. Ustalığının asıl ortaya çıktığı şiirleri ise tasavvufi gazelleridir. Manzum ve mensur önemli eserleri bulunan Attari eserlerinde hikaye anlatımına yer veren şair olarak bilinir.Gazali, İbn Sina gibi kişilerin hikayelerinden ve eski Yunan’dan yararlanmıştır. Mevlana onun anlatım tarzını geliştirerek başarıyla uygulamıştır. Başlıca eserleri şunlardır: 1. İlâhi-nâme:Türkçeye ilk kez kısaltılarak İbret-nüma adıyla Şemseddin Sivasi tarafından çevrilmiştir. Nâbi’nin Hayr-âbâd’ı bu eserdeki bir hikayenin genişletilmesinden oluşmuştur. 2. Esrar-nâme: Şairin ilk tasavvufi mesnevisidir. Türkçe tercümesini Tebrizli Ahmedi yapmıştır. 3. Musibet-nâme: Eser Cevâb-nâme adıyla bilinmektedir. 4. Hüsrev-nâme: Konusu tasavvuf olmayan tek mesnevisidir. Gül ü Hüsrev, Gül ü Hürmüz adlarıyla da bilinen eser dünyevi bir aşk romanıdır. 5. Mantıku’t Tayr: En çok bilinen eseridir. Gazali’ye atfedilen Risaletü’t-Tayr’dan alınan bir hikayenin arasına sokulan küçük hikayelerden oluşur. Mesnevide kuşlar aracılığıyla Vahdet-i vücûd inancı anlatılır. Birçok şairin yanı sıra; Gülşehri, Mantıku’t –Tayr; Ali Şir Nevai, Lisânü’t Tayr adlarıyla benzer eserler yazmıştır. 6. Muhtar-nâme:Rubailerden oluşur. En eski rubai mecmuasıdır. 7. Bülbül-nâme:Türk edebiyatında birçok çevirisi yapılmış ve aynı adla eserler bülbül hikayesidir. 8. Pend-nâme: Ahlak kurallarını anlatan didaktik bir eserdir. Türkçeden başka dillere de çevrilmiştir. 9. Divan: tasavvufi düşüncelerini özellikle gazellerde işlediği lirik bir eserdir. 10.Tezkiretü’l-Evliya:Velilerin yaşamını anlatan eserin Uygur yazısıyla doğu Türkçesine çevirisinin yanında Türkçeye de çevrilmiştir. Bunlardan biri Sinan Paşa’ya aittir. Sâ’di-i Şirazi:Yaşadığı dönemde büyük şöhret kazanmış, çağdaşı şairleri etkilemiştir. Eserlerinde Türkçe sözcüklere de yer vermiş, atasözleri kullanmış, akıcı Sehl-i mümteni anlatım benimsemiştir. Gazeli müstakil bir nazım şekline getirmiştir. Sâ’di’nin eserleri Bîsütuûn tarafından Külliyyat adıyla toplanmıştır. Bu eserlerin içinde Türk edebiyatına etkisi olanlar Gülistân ve Bostân’dır. Gülistân:Manzum ve mensur karışık bir nasihatmâmedir. Bir dibâce(önsöz) ve sekiz babdan(Bölüm) oluşmaktadır. Başta Türkçe olmak üzere çeşitli dillere çevrilmiştir. Câmi’nin Bahâristân’ı ve Kemal Paşazade’nin Nigâristân’ı bu esere nazire olarak yazılmıştır. Bostân:Ahlaki bir mesnevidir. Gülistan gibi büyük ilgi görmüş medreselerde ders k,tabı olarak okutulmuştur. Hâfız-ı Şirâzi:Fars edebiyatının en başarılı gazel şairidir.Onun gazelleri bu nazım şeklinin en gelişmiş örnekleridir. Baki onun gazellerini tahmis etmiştir. Yunus Emre gibi insana saygıya büyük önem veren bir şairdir. Hafız’ın bilinen tek eseri başkaları tarafından derlenen Divan’ıdır. Hafız divanı Türk edebiyatında Mesnevi ve Gülistandan sonra en çok okunan eserdir. Câmî(Molla Câmî): Klasik dönem İran şiirinin son temsilcisi sayılan Cami, Türk şair ve yazarlarınca örnek alınmıştır. Ali Şir Nevai Cami için kasideler yazmış, Cami de ali Şir Nevai’ye nazireler yazmıştır. Câmi’nin Manzum Eserleri: 1. Divanları:Üç divanı vardır. Ali Şir Nevai’nin isteği üzerine bu divanları yazıldıkları dönemi belirtecek şekilde adlandırmıştır. Gençlik dönemi şiirlerinin yer aldığı divanına Fâtihatü’ş-Şebab, Orta yaş şiirlerinin yer aldığı divanına Vâsıtatü’l-lkd, yaşlılık dönemi şiirlerinin yer aldığı divânına da Hâtimetü’l-Hayat adını vermiştir. 2. Hetf Evreng: Hamse geleneğine uyarak önce beş mesnevi yazmış, sonra mesnevilerinin sayısını yediye çıkarmış ve Heft evreng adını vermiştir.Bu eserdeki mesneviler şunlardır: Tuhfetü’l-Ahrâr, Sübhatü’l-Ebrâr, Yusuf u Züleyha, Leyla vü Mecnûn, Hıred-nâme-i İskenderî, Silsiletü’z-Zeheb, Salamân u Absâl. Câmi’nin Mensur Eserleri: 1. Bahâristan:Sâ’dî’nin Gülistân’ını örnek alarak yazdığı bu eseri Hüseyin Baykara’ya ithaf etmiştir. 2. Nefâtü’l-Üns min Hazarati’l-Kuds:Tasavufi bri eserdir. Ali Şir Nevai Çağataycaya çevirmiştir. 3. Şevâhidü’n- Nübüvve: Mistik konuları ele aldığı ve rubâilerin de bulunduğu bir eserdir. 4. Fevâidü’z-Ziyâiyyefi Şerhi’l-Kafiye: Arap gramerini konu alan bu eser uzun süre Türk medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Câm’i’nin bunlardan başka birçok eseri vardır. Hadîs-i Erba’în adlı eserini Ali Şir Nevai, Fuzuli, Nabi tercüme edenlerdendir. Kemal Paşazade Kafiye Risalesi’ni yazarken Molla Câmi’nin Risâle-i Kâfiye’sini esas almıştır. Lâmi’î, Molla Câmî’nin pek çok eserini Türkçeye tercüme ettiği için Câmi-i Rum lakabı ile anılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder