19 Temmuz 2012 Perşembe

AÖF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 3. SINIF 16. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI 4. ÜNİTE

KLASİK DÖNEM DİVAN ŞAİRLERİ XVI. yüzyılda Türk şiiri ses ve söyleyiş imkânları bakımından zenginleşir, önceki asrın sonunda Necati'nin şiirlerinde belirginleşen yerlilik eğilimini XVI. yüzyılda Zati (ö. 1546) devam ettirir. Şiirde biçimsel mükemmelliğin Bakî'den sonraki en önemli temsilcisi Nevî, Rumeli duyuş ve söyleyişini Osmanlı şiirine taşıyan Hayali ve orijinal hayalleriyle Emri klasik dönemin ustaları arasında yer alır. ZATİ (1471-1546) Zatî, II. Bayezit döneminde istanbul'a gider. Bir yandan sözün sırlarını anlamaya çalışırken diğer yandan da remilciliği ( sayılarla ve kum taneleriyle fal bakma, gaipten haber verme) öğrenek hayatın gizli şifrelerini çözmeyi dener. II. Bayezit tarafından şiirleri beğenilerek ken¬disine tevliyet (vakıf işlerine bakma) verildiği halde padişahın şairlere dağıttığı salyâne (yıllık olarak verilen ücret) ve diğer gelirler¬le yetinerek İstanbul'da kalmayı tercih etmiştir. Zatî'nin Bayezit Camii civarındaki remilci dükkânı şairlerin uğrak yeri olur. Şiir heveslilerinin ustası olan Zatî, özellikle Bakî'nin yetişmesindeki yol göstericiliğiyle anılır. Anadolu'da Necati'nin şiirlerinde belirginleşen yerlilik arzusu ve günlük konuşma dilinin şiirsel işlev yüklenerek kullanımı Zatî tarafından devam ettirilir. Sadece hayat hikayesiyle değil, şiirleriyle de Necatî ile Bakî arasında köprü konumundadır. Necati'nin desteğini gören Zatî, başta Bakî olmak üzere devrin pek çok yetenekli genç şairine kıla¬vuzluk etmiştir. Osmanlı şairleri arasında hayatı ile eserini onun kadar bütünleştiren ustaların sayısı çok azdır. Hayatın bütün ayrıntıları, gündelik dilin imkânları yaşanmışlık duygusuyla bir¬likte onun gazellerine yansır. Üretken bir şair olduğu ve özellikle çok sayıda gazel söyle¬diği doğrudur. Türkçe'nin bütün imkânlarını divan şiirinin estetik ölçüleri doğrultusunda sonuna kadar yoklayan Zatî, deyim ve halk söyleyişle¬rini, günlük konuşma dilini şiirlerine başarıyla yansıtmıştır. Eserleri: Zatî'nin en önemli eseri divanıdır. Zatî'nin gazellerinden 1003 adedi Ali Ni-had Tarlan tarafından, kalanı da Mehmed Çavuşoğlu ve M. Ali Tanyeri'nin ortak çalışmasıyla bir cilt olarak yayımlamıştır. Zatî mesneviler yazmıştır. Onun Edirne Şehrengİz'i Anadolu'da türün ilk örneklerin¬dendir. Diyâr-ı Rûm padişahı lâle'nin oğlu Pervane ile Çin padişahı Fağfur'un kızı Şem arasındaki aşk Öyküsünü anlattığı Şem ü Pervane adlı mesnevisi ise aynı konuyu işleyen diğer mesnevilerden daha fazla ilgi görmüş, okunmuştur. Şairin bir de Letaifi vardır. HAYALİ (1497/99-1556/57) Kanunî devrinde Zati'den sonra saray çevresinde saygın bir şair olarak ilgi gö¬ren Hayalî'nin çocukluk ve gençlik yılları Yenice'de geçmiştir. Kalenderi şey¬hi Baba Ali Mest-i Acemî'ye bağlanarak onunla birlikte birkaç defa İstanbul'a gelip git¬miştir. İstanbul kadısı Sarıgürz Nurettin tarafından fark edilerek İstanbul'a yerleşmesi sağlanmıştır. Daha sonra Defterdar İskender Çelebi tarafından Sad¬razam İbrahim Paşa'ya takdim edilmiş, çok geçmeden Kanunî'nin yakın çevresinde yer al¬mıştır Hayalî, özellikle gazel şairi olarak Osmanlı şairlerince usta kabul edilmiştir. Onun ga¬zellerinde, Necati ile Zatî'nin tecrübesini devralmak suretiyle yerli unsurları tasavvuf! he¬yecanla dönüştürdüğü görülür. Ayrıca şiirlerinden Selman-ı Savecî, Hafiz-ı Şirazi ve Mol¬la Camı ile birlikte Nevayî'ye öykündüğü anlaşılmaktadır. Rumelili şairlerin eserlerin¬de görülen dünyaya karşı mesafeli duruş, samimi eda, yerlilik arzusu ve tasavvuf! heyecan Hayalî'nin şiirlerinin de en belirgin özellikleridir. Onun mistik tecrübesi ve duyuş tarzı şiir-lerindeki sözcük seçimini de etkilemiştir. Bütün bu özelliklerin, biçimsel mükemmelliği nis¬peten göz ardı eden dervişçe bir yaklaşımın ürünü olduğu kolayca tahmin edilebilir. Hayali, özellikle gazel şairi olarak çağdaşlarını ve daha sonraki asırlarda yetişen şairleri etkilemiştir. Hayalî'nin bilinen tek eseri divanıdır. Hayali Divanı, Ali Nihat Tarlan tarafından ya¬yınlanmıştır. Cemal Kurnaz hem bu eserin sistematik tahlilini yapmış, hem de Hayalî'yi tanıtıcı makale ve denemeler yazmıştır. NEVİ (1533-4-İstanbul 1599) Devrin önemli bilginlerinden "ahaveyn” (iki kardeş] lakabıyla ünlü Karamanı Ahmed ve Mehmed kardeşlerin öğrencisi olur. Özellikle Mehmed Efendi'nin etkisinde kalır. Med¬rese arkadaşları arasında Bakî, Hoca Sadeddin, Üsküplü Valihî, Mecdî, Karamanlı Muh-yiddin gibi daha sonra meşhur olan kişiler vardır. Nevî, medrese eğitiminin yanı sıra başta babası Pir Ali olmak üzere, Sarhoş Balı ve Şeyh Şaban gibi sufilerin de tasavvuf terbi¬yesinden geçmiştir. Gelibolu ve İstanbul'da müderris olarak uzun süre görev yapan Nevi, III. Murat tarafından şehzade hocası olarak görevlendirilir. Nevî'nin saray çevresinde gördüğü ilginin arkasında onun şairlik yeteneği kadar, olgun kişiliğinin de etkisinin olduğu söylenir. Nevi sadece Bakî ile ilişkisinden ötürü değil, or¬taya koyduğu eserlerle de adından söz ettiren bir şairdir. Kasideleri arasında bilhassa Şeh¬zade Mehmet'in sünnet düğünü vesilesiyle yazdığı suriyye meşhur olmuştur. Hocalığını yaptığı şehzadelerin öldürülmeleri üzerine yazdığı mersiyeler de ilgi görmüştür. Bu şiir¬lerinin yanı sıra esasen o, berceste mısraları ile dillerde dolaşan sade, anlaşılır nitelikteki beyitlerinde ustalığını göstermiş ve bir gazel şairi olarak dikkat çekmiştir. Şiirlerinde ol¬dukça yalın ama divan şiirinin estetik nizamına uygun bir dil kullanın Gündelik haya¬tı da şiirleri de oldukça sadedir. Medrese eğitiminden geçtiği, önemli görevlerde bulundu¬ğu halde sadeliği tercih etmiştir. Eserleri: Nevî'nin biricik oğlu, XVII. yüzyılın ünlü biyografi yazarı ve hamse şairi Atayî, babasının otuzun üzerinde eser kaleme aldığını belirtir. Müderris kimliğiyle yaz¬dığı eserler arasında özellikle çeşitli bilim dallarından söz eden ansiklopedi niteliğinde¬ki Netaykü'I-Fünün'u ilgi görmüş, çok okunmuştur. Şair olarak Nevî'nin Türk edebiyatına kazandırdığı en önemli eseri ise hiç şüphesiz mürettep divanıdır. Nevî Dîvânı, Mertol Tu¬lum ile M. Ali Tanyeri tarafından yayımlanmıştır. M. Nejat Sefercioğlu da Nevi Divanının sistematik tahlilini yapmıştır. EMRİ (Ö.1575) Hayatı boyunca devletin ileri gelenleriyle ya¬kınlık kurmaktan uzak durmuş, kimseye övgü şiirleri yazmamış, yoksul bir hayat sür¬müştür. Emri, divan şiiri geleneği içinde daha çok muamma şairi olarak tanınır. Öyle ki bu türde, Irarîlı şairleri geçecek kadar başarılı olan Emrî'nin muammalarının çözümünü içe¬ren müstakil eserler kaleme alınmıştır. Onun bu özelliğinin değişik yansımalarını harf oyunları biçimiy¬le Emri Divan'ında görmek mümkündür. Emri Divam ve muammaları M. Yekta Saraç ta¬rafından yayınlanmıştır. Enin, şiirini ustaca kuran şairlerdendir. Gazellerinde bile söyleyiş mükemmelliğinden çok orijinal hayaller kurmaya, kelime oyunlarına ve şiirin hüner tarafına yönelmiştir. Bu bakımdan çağdaşlannca şiirleri kapalı bulunmuştur. Hüner gösterisi sayılan tarih düşür¬me sanatındaki ustalığı beğenilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder