1 Şubat 2013 Cuma

ÇAĞDAŞ TÜRK YAZI DİLLERİ 5. ÜNİTE TÜRKMEN ADI Türkmen adının yapısı ve kökeni konusunda çeşitli görüşler vardır. Türkmen kelimesi ilk olarak XI. asrın Türk asıllı müellifi Kâşgârlı Mahmûd'un bü¬yük sözlüğü Dîvânü Lügâti't-Türk'te kullanılmıştır. Bu ad, Kâşgârlı'dan başka, Reşîdüddin tarafın¬dan Câmiü't-Tevârih ve Ebulgâzi Bahâdır Han tarafından da Şecere-i Terakime adlı eserde söz konusu edilmektedir. Kâşgârlıya göre Türkmen adı, Türk kelimesine Farsça "mânend" (benzer, gibi) kelimesinin getirilmesiyle oluşmuştur. Dolayısıyla Türkmânend (Türke ben¬zer) sözünden Türkmen şekline dönüşmüştür. A. Vambery'nin, Türk men (ben) "Türküm" şek¬lindeki izah tarzı da çok fazla taraftar bulan bir görüş değildir. Akka piskoposu J. V. Ariac'a göre, kelime, Türk ile Kuman sözlerinin birleşmesinden doğmuştur. Oskar Hanser de Türkmen kelimesinin genellikle "Türk" ve "Koman" kelime¬lerinin birleşmesinden meydana geldiğinin düşünüldüğünü belirtmektedir. Kelimenin bir de Türk+iman olarak anlamlandırılma¬sı vardır. Hüseyin Hüsameddin'e göre, men Türkçe büyüklük eki olup, Türkmen "büyük Türk" de¬mektir. Necib Asım'a göre, kelime, Türk ile adam manasına gelen mandan oluşmuştur ve "Türk eri" tabirinin tercümesidir. Saim Ali Dilenire de Asurca "tüccar" demek olan tuggar kelimesini Türk ile münasebete getirerek Türkmen'in "ticaret adamı, kervan adamı" olabi¬leceğini söyler. Deny ise, Türk kelimesine -inen ekinin gelmesiyle oluştuğunu söyler, "-men, -man" eki üzerine geldiği kelimeye "büyüklük, üstünlük, fazlalık" anlamlan katar. Deny'ye göre Türkmen kelimesi de "koyu Türk, safkan Türk" anlamlarına gelmektedir. Türkçede buna benzer "kocaman", "karaman", "şişman" gibi kelimelerin yapısıyla aynıdır ve ek, üzerine geldiği bu kelimelere üstünlük, fazlalık anlamlan katmaktadır. |. Deny'nin bu görüşü ilim aleminde en fazla rağbet edilen görüştür. TÜRKMEN TÜRKLERİNİN TARİHİ Türkmenler Oğuz kökenlidir. Oğuzların büyük çoğunluğu X. yüzyılda İslamiyeti kabul edince, Müslüman olmayan Oğuzlara Türkmen adını vermişlerdir. Böylece Türkmen adı, Oğuz¬larla birlikte anılmıştır. Gaznelilerin idaresine girmeyi reddeden Türkmenler, Tuğrul ve Çağrı Bey kardeşlerin önderliğinde 1040 yılında Gazne ordusunu yenerek bu¬günkü Azerbaycan ve Anadolu bölgelerini kendilerine yurt edinmişler ve kurdukları dev¬lete Selçuklu Devleti adını vermişlerdir. Moğol istilası Selçuklu devletinin ve Türkmen Türklerinin ka¬derini değiştirmiş; Türkmen boylarının bir kısmı Maveraünnehir, Horasan ve Mangışlak'a kadar uzanan bölgede kalırken, diğer Türkmen boyları Anadolu'ya ve Azerbaycan'a yer¬leşmişlerdir. Türkmen Türkleri, 1873 yı¬lından itibaren Rus saldırılarına maruz kalmış ve uzun mücadeleler sonucunda 1884 yılın¬da Rus hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmışlardır. Sovyetlerin idaresinde kalan Türkmenistan, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra 27 Ekim 1991'de bağımsızlığını ilan etmiştir. Türkmen Türkleri bugün Çavdar, İmrili, Yomul, Göklen, Teke, Sarık, Salur ve Ersarı gibi başlıca yedi boydan oluşmaktadır. Bu boylar da kendi arasında çeşitli oymaklara ayrılmaktadır. TÜRKMEN TÜRKÇESİ Türkmen Türkcesi, Oğuz grubu şivelerinin doğu kulundandır. Bundan dolayı Oğuz Turk¬çesinin özellikleri Türkmen Turkçesinin karakteristiğini oluşturur. Ayrıca, Doğu Türk-çesinin etkisiyle Kıpçak ve Çağatay Turkçesinin özelliklerini de barındırır* Mesela, Oğuz grubu lehçelerinde görülen b- > v- değişmesi, Türkmen Türkçesinde olmayıp b'ler korun¬muştur, (bol- "ol-", bar "var" vs.). Türkmen Turkçesinin en önemli özelliklerinden birisi de aslî uzun ünlüleri korumuş olmasıdır. Türkmen Türkcesi, eserlerini XVIII. yüzyıldan itibaren vermeye başlamıştır. Türkmen Turkçesinin birçok ağzı vardır. Şu anda Türkmenistan'da kullanılan yazı dili, !925'ten beri 'Türkmen-Yomut' ağzına dayanmakta¬dır. Türkmen Türkleri de, diğer Türk boyları gibi önce Arap, 1927-28 yıllarından itibaren Latin, 1937 yılından sonra da Kiril alfabesini kullanmışlardır. Yeni Türkmen alfabesinde 30 harf bulunmaktadır. 1993'te kabul edilen bu alfabe 1999 yılında bazı değişikliklerle yeni¬den düzenlenmiştir. TÜRKMEN EDEBİYATI Türkmen Türklerinin çok zengin folkloru ve edebiyatı vardır. XVIII. yüzyıla kadar Türk¬men edebiyatı daha çok sözlü edebiyata, dolayısıyla halk edebiyatına dayanır. Özellikle 'Köroğlu' destanı ve 'Şahsenem ile Garip* hikâyesi Türkmen Türkleri arasında çok sevilen özel bir yere sahip olan hikâyelerdir. Ayrı¬ca halk edebiyatının diğer türlerinden destan, fıkra, masal, türkü, mani, ninni, atasözü ve bilmece gibi türleri de oldukça canlıdır Türkmen Türkleri, klasik edebiyatlarını Hoca Ahmed Yesevî ile başlatırlar. Kıssa-i Yûsuf şairi Ali (XIII. yüzyıl) ve Bennâî (XV. yüzyıl) ile sürdürülen bu edebiyat asıl eserle¬rini XVIII. yüzyıldan itibaren verir. Türkmen Türkçesi, Mahtımgulı'nın şiir¬leri ile bir yazı dili hâline gelir. Klasik edebiyat geleneğinden gelen Mahtımgulı, Çağatay Türkçesini çok iyi bilmesine rağmen, yerel Türkmen ağzını kullanarak yazı dili hâline gel¬mesini sağlamıştır. Şiirlerinde halk şiiri geleneklerine ve Türkmen halk kültürüne de ge¬niş yer ayırmış, sözü veciz kullanma, atasözlerine yer verme gibi hususlarda büyük başa¬rı göstermiştir. Mahtımgulı’dan sonra Seydî, Gurbandurdı Zelili, Moiianepes, Talibi, Miskin Kılıç gibi şair ve yazarlar oldukça ünlüdür. Bolşevik ihtilalinden sonra Komünistlerin yönetime gelmesiyle XX. yüzyıl Türkmen edebiyatını, iki bölüme ayırmak mümkündür. XX. Yüzyılın Başlarında Türkmen Edebiyatı XX. yüzyıl büyük sarsıntıların asrıdır. XIX. yüzyılın son çeyreğinde Türkmenistan'ın Rusya'nın egemenliğine girmesi; siyasi, askerî, iktisadi ve kültürel alan¬larda olduğu gibi edebiyat alanında da Rus etkisinin yaşandığı bir dönemdir. Rus çarlığının izlediği yanlış politikaya karşı duyulan memnuniyetsizlik dile getirilmiştir. Durdu Gılıç, Mollamurt, Muhammetgulı Atabayev, Körmolla, Gurban gibi şair ve yazarlar bu dönemin önemli şahsiyetleridir. Sovyet Devri Edebiyatı I.1920'li Yılların Edebiyatı Her türlü tartışma ve baskılara rağmen halkın hayatı, edebi eserlerde gerçekçi bir şekil¬de yansıtılmaya çalışılır. Özellikle tiyatro türünde, tarihî tema¬ya eğilim artar. Nesir türü gelişmiş, özellikle hikâye türü ön plana çıkmıştır. Ancak bu devirde şiir, diğer türlerin önündedir. II. 1930- 1945 Yılları Arası Edebiyatı Bu dönemde de edebiyatı, siyasi baskılar ve zulüm yönlendirmiştir. Baskı ve tutuklamalar, edebiyatın gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu ağır şartlara rağmen, otuzlu yılların edebiyatında da şiirin üstünlü¬ğü devam eder. Kısa ve uzun hikâye türü gelişir ve birçok roman yazılır. Tiyatro eserleri bol mik-tarda yazılır. Bu döneme denk gelen II. Dünya Savaşı edebi açıdan bir yıkım olur. III. 1945-1960 Yılları Arası Edebiyatı Savaştan sonraki bu dönemde ekonomiyi canlandırıp geliştirme ve barışı pekiştirme gibi temalar çokça işlenir. Barış propagandası yazarların omuzlarına yüklendiği için eser¬lerde yapmacıklık ve kuruluk görülür. IV. 1960-1990 Yılları Arası Edebiyatı Baskının azaldığı ve bağımsızlık düşüncelerinin hız kazanmaya başladığı bir dönem¬dir. Altmışlı yıllardan başlayarak hiciv türü canlanır. Bu dönemin roman ve hikâyelerinde tarihi tema genişçe işlenir. Beki Seytekov önemli romancılardandır. Aynı zamanda romancı da olan Ata Atacanov dönemin en ünlü şairidir. "Alma Yene GülIeyer (Elma Yine Çiçek Açıyor), Türkmenistan'ın Baharı, Aman Okuva Gidyer, İki Poema, Lirika" adlı eserlerinde sevgiyi taze duygularla yoğurur. V. Bağımsızlık Devri Edebiyatı 27 Ekim 1991'de Türkmenistan'ın bağımsızlığını ilan etmesiyle başlayan devirdir. Nesir türündeki eserlerde ahlakî meseleler ideolojik baskıdan uzak olarak işlenmekte¬dir. Ayrıca millî tarihe yönelim oldukça güçlüdür. Kakacan Aşırov'un "Deli Dumrul, Oğız Oynı (Oğuz Oyunu) ve Oğuz Han" adlı piyesleri bunun güzel örnekleridir, övezdurdı Ne-pesovbu dönemin ünlü romancısıdır. TÜRKMENİSTAN Sovyetler Birliği'nden ayrılan beş bağımsız Türk cumhuriyetinden biri olan Türkmenistanın başkenti Aşkabat'tır. 27 Ekim 1991 tarihinde de bağımsızlığını ilan etmiştir. Resmi dil Türkmen Türkçesi olup 24.5.1990'da resmî dil olmuştur. SULTAN UĞURLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder