ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI I
8. ÜNİTE
ÇAĞDAŞ TATAR EDEBİYATI (XIX-XX.
YÜZYIL)
Modernleşme Eşiğinde Tatar Bilim
ve Kültür Hayatındaki Değişimler: Îdil-Ural
bölgesi, Rus yönetimi altına giren ilk Türk yurtlarındandır. Bu bölgede Rus
istilasından (1552) sonra geleneksel yaşam biçimi değişmeye başlamıştır.
Çuvaşlar, Tatarlar ve Başkurtlar arasındaki değişikliklerin
kültürel alanda en önemlisi zorla Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırmaya bağlı olarak
kültür eserlerinin büyük ölçüde yok edilmesidir.
I. Petro zamanında Kazanda kurulan "Tersane"de
çalıştırılan Tatar köleler ve Îdil-Ural bölgesinden temin edilen işçiler için
"Türkî til" bilen tercümanlara ihtiyaç duyuldu. Tercümanlık babadan
oğula intikal de edebiliyordu. Tercümanlar içinde en tanınmış aile Halfinler
oldu. 1758'de Kazanda "Birinci Rus Gimnaziyası" açıldı. Bu okulda "Türk-Tatar Dili" de okutuluyordu.
Tersane "tilmaç"ı Said Halfin, daha sonra oğlu Îshak ve torunu
İbrahim de bu okulda öğretmenlik yaptılar. Dolayısıyla Halfinlerin (Said,
Îshak, Îbrahim) Rusça-Tatarca yazdıkları dilbilgisi kitapları, Rusça-Tatarca,
Tatarca-Rusça sözlükler, kitaplar, Avrupa dil bilim metotlarının Îdil-Ural'daki
ilk uygulamalarıdır.
Said Halfin [Halfeoğlu]:
Kazan'da tercümanlık, mütercimlik ve Tatar dili öğretmenliği yaptı. Rusya'da
Tatar Türkçesiyle basılan ilk alfabe kitabı "Tatar Tili Elfbasi'nın da yazarıdır."Tatar
Tilin Öynenüvçi Yaşlerge Tatar Tili Sözligi Hem Kıskaça Grammatika" adlı eseri ise basılmamıştır. Bunun oğlu îshak Halfin, eğitimci
ve mütercim olup bazı Rus kanun ve yönetmeliklerini çevirmiştir. Torunu İbrahim Halfin
ise, "Kazan I. Er Balalar Gimnaziyası"nda ve aynı zamanda Kazan
Üniversitesi'nde Tatar dili ve Arapça okutmuştur. Halfinlerin dil hakkındaki
yazdıkları eserler yanında metin neşirleri ve çevirileri de Tatar kültür ve
bilim hayatının değişmesinde belirli bir rol oynamıştır.
Eserleri:
1- Kazan gimnaziyasınde okıtılaturgan Tatar tili elifbası hem
grammatikası (Arapça kaideleriyle)
2- Ahval-i Çıngız Han ve Aksak Timir: Dilinde yerel özellikler görülen anonim bir tarih kitabı.
3- Ebül-gazi Bahadır Han'ın Şecere-i
Türkî adlı eserini neşre hazırladı.
4- Elifba ile Kikçine Nahiv-Sarf: Bu eser Rus mekteplerinde ders kitabı olarak okutuldu.
5- Tatar Tili Konspektı (Tatar
Dili Özeti) basılmadı; elyazma olarak kaldı.
Mirza Cafer Topçubaşı ve Mirza Kâzım Bey’ler, Batılı bilim anlayışının Rusya
Müslümanları arasında yerleşmesinde, Rus muhitinin Müslümanları aşağılayan ve
cahil bulan bakış açısının değişmesinde önemli rol oynamıştır.
M.
Cafer Topçubaşı:
Batılı bilim metotlarını esas alarak tarih, Doğu kültürü ve edebiyatı hakkında
çeşitli eserler veren, bazı Rus Şarkiyatçılarının hocasıdır. Kazan ve Petersburg
üniversitesinde okuttuğu dersler dışında Rusya'da nümizmatik bilim dalının
kurucusu olarak da dikkati çeker.
Mirza Kâzım Bey: "Umumî Türk-Tatar Dili Grameri"nden (Bu eser Theodor Zenker tarafından Almanca'ya da çevrilmiştir.) ve
Türk dili hakkındaki görüşünden söz etmek gerekir. Osmanlı, Azerî ve Çağatay
yazı dillerini Tatar Türkçesiyle karşılaştırmalı bir şekilde incelendiği, Batı
dil bilim anlayışına uygun tarzda yazılan bu eserde, Kâzım Bey, Rusya
Türklerinin tümü için "1834'te
şivelerden arınmış bir Türk dili fikrini savunmuştu"
Kazan'da kitap basımının XIX. yüzyılın ilk yıllarında başlaması
yazar ve yayımcıları, Îdil-Ural bölgesinin dışına da kitap satmanın yollarını
arayıp bulmaya yöneltmiştir. Bütün Rusya Müslümanlarına (Türklerine) kitap
satmanın bir yolu da onların hepsinin anlayabileceği "ortalama bir
dille" eser neşretmekti. Kazanlı naşirler bunun için Osmanlıca, Çağatayca
ve Tatarcadan oldukça yararlandılar. Onların bu dil anlayışıyla
Gaspıralı'nınki aynı değildir.
Muhammed
Gali Mahmudov: Dil
konusunda önemli araştırmaları olan bilim adamlarındandır. Hristiyanlaştırılmış
bir Tatar ailesinin çocuğudur. Kazan Üniversitesi'nde hat ve Tatarca öğretti.
Rusça öğrenmenin onlara sağlayacağı yararları anlatarak Tatarları, Rusça
öğrenmeleri için ikna etmeye çalıştı. "Pratik
Tatar Dili Kılavuzu" adlı ders kitabını yazdı. Marzubanname'yi
Türkçeden Tatarcaya çevirip "Kitab-ı Destur-i Şahî ve fi Hikayet-i Padişahı" adıyla yayımladı. Rusça-Tatarca
Sözlük hazırladı. Rusçadan çevirdiği topluma yararlı bilgileri
içeren çeşitli eserleri de vardır.
Hüseyin
Feyizfcanov: Tatarlar arasında dil, tarih ve
etnografya alanında Batılı bilim metotlarıyla araştırmalar yapan bilim
adamlarının öncülerindendir. bilimsel araştırmaların Tatarlar arasında
yerleşmesinde önemli rol oynadı. Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın arşivindeki
Kırım hanlarının yarlıklarını tasnif ederek hazırladığı "Kırım Yurtına ve Ol Taraflara Dair Yarlık ve Hatlar” adlı eseri basıldı. Daha sonra Petersburg ve Kazandaki Arapça, Farsça ve Türkçe elyazmalarının ilmî
katalogunu hazırladı. Kasım şehrinde Arapça ve Tatarca 40 kadar eski mezar
taşı kitabesinin önemini fark ederek bunların 29'unu kopya etti. Tetiş şehri
yakınlığında bulduğu üç mezar taşı kitabesi hakkında yazdığı "Üç Bulgar Kabir Taşındagı Yazuv" adı Rusça makalesiyle Bulgar dilinin Tatar diliyle akraba
olduğunu ortaya koydu. O diğer araştırmalarında da Tatarların Îdil-Kama boyu
Bulgarlarıyla aynı soydan geldiğini, bu bölgede Türklerle Finlilerin
karışmasıyla Tatar soyunun ortaya çıktığını ileri sürdü. Onun bu görüşleri,
zamanla Rus bilim çevrelerine hâkim olan yanlış kanaatlerin temelden
değişmesini sağladı. "Tatar
Tilinin Kıskaça Ukuv Grammatikası" adlı
eseri basıldı. Türk dillerinin sözlüğünü ve hrestomatiyasını hazırladı. (Hrestomatiya: Öğretimde
kullanmak amacıyla hazırlanan, çeşitli metinlerden oluşan bir nevi antoloji,
okuma kitabı.) Yazı dilinin
Arapça, Farsça kelimelerden uzaklaşıp konuşma diline yakınlaşması gerektiği
kanaatindeydi. Hüseyin Feyizhanov, bir yandan da araştırmaları için gerekli
gördüğü Îstanbul kütüphanelerindeki önemli tarih kitaplarını, hattatlara
istinsah ettirmiştir. Mercanî ile birlikte "Islah-ı Medaris" adlı medrese reformunu tasarlayan bir proje hazırladıkları
bilinmektedir.
Tatarlar
arasında XIX. yüzyılda dil, tarih, etnografya, folklor vd. alanında görülen
ilerlemeler (kısmen Ş. Mercanî hariç), doğrudan doğruya Kazan'daki Rus
okulları ve üniversitenin etkisiyle açıklanabilir. Modern edebiyatla ilgili
gelişmeler ise başlangıçta Î. Gaspıralı'nın çalışmalarıyla Türkiye'nin ve Avrupa
kültür hayatının etkisiyle açıklanabilir. Rus edebiyatının etkisi daha sonra
kendisini göstermiştir.
Diğer
yandan XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren Rus yönetiminin kendi çıkarları için
Müslüman Türklere karşı tavır değiştirdiği görülür. II. Katerina döneminde
Müslümanlara yönelik siyasette bir yumuşama olur. "Dinî Hoşgörü
Kararnamesi" çıkartılır, Tatarlara
Rusya içleriyle ticaret yapma imkânı sağlanır, onların yeniden cami ve medrese
açmalarına verilir. Başlangıçta skolastik çerçevede de olsa dinî bilgiler
yenilenir. Îdil-Ural medreselerinde
Türkiye ve Türkistan etkisiyle ortaya çıkan bu değişim, aslında bir "öze
dönme" hareketi olarak düşünülebilir. Bu hareket başlangıçta dinî ilimler,
tarih ve coğrafya gibi alanlarla sınırlı idi. Medrese ıslahatlarından
"Usul-i Cedid" hareketine geçilecektir. Bu hareketin ortaya
çıkmasına zemin hazırlayan, Kursevî ile kendini gösteren tenkit fikridir.
Nitekim bu eleştirel bakış, daha sonra Şıhabüddin Mercanî ile önemli bir
gelişme kaydederek "Usul-i
Cedid"i doğurmuştur. Bu hareket, Îsmail Gaspıralı'nın 1880'li yılların
başlarındaki çok yönlü faaliyetlerinden sonra, genişleyerek yeni bir maarif
hareketi olarak yüzünü Batı Avrupa medeniyetine dönmeğe başlar.
Abdunnasır
Kursevî: Tatarlar arasında din anlayışını
yenileyen ilk şahsiyetlerden biridir. Tenkit
fikrini yeniden gündeme
getirmiştir. Kitabü'l-İrşad
li'l-İbad adlı Arapça eserinde, Îslam dünyasında
"âlimlere" ve yazılan her kitaba körü körüne itaat edilip değer
verdiğinden, bilginin ağızdan ağıza hikâye edilmesinden şikâyet ederek,
fikirlerin, kitapların akılcı bir gözle değerlendirilmesi gerektiğini ileri
sürer. Tasavvufun yanlış anlaşıldığını, yeni içtihatların yapılabileceğini
belirtir. Bunun üzerine ölüme mahkûm edildi ise de tövbe ederek ölümden
kurtuldu. Ayrıca Heftyek
Tefsiri adında Kuran'ın bazı surelerini
Tatar Türkçesine çevirdi. Bu eser Îdil-Ural bölgesinde yayımlanan ilk Kuran meallerinden
biri olması bakımından önemlidir; çünkü medreselerde Arapça gramer bile Farsça
anlatılıyordu.
Şihabeddin
Mercanî: Kazan'da açılan Rus-Tatar Öğretmen Okulu'nda
dil, din ve Îslam tarihi gibi dersleri okuttu. Ayrıca şehirdeki Rus Gimnazyumu
ve Kazan Üniversitesi hocalarıyla başta Radloff, Mirza Kâzım Bey, J. Gottwalt
olmak üzere yakın ilişkiler kurdu. Bu onun Batı bilim anlayışı ve araştırma
metotları hakkında bilgi edinmesini ve kendini daha da geliştirmesini sağladı.
Îstanbul'da Şeyhülislam Ahmet Esad Efendi ve Ahmet Cevdet Paşa ile de görüştü.
Galaletü'z-Zamân fi Tarih-i Bulgar
ve Kazan adlı eseri Radloff tarafından
Rusçaya çevrildi. Otuza yakın dinî,
tarihî eserini Arapça yazdı. Sadece Müstefadü'l-Ahbar
fi Ahval-i Kazan ve Bulgar adlı
eserini büyük ölçüde Çağatay Türkçesinin etkisinde bir Tatarca ile yazdı. Eski
Arap kaynaklarına Îbn Faldan gibi Îdil-Ural bölgesinde bulunmuş seyyahların
eserlerine dayanarak Bulgarlarla Türklerin, Tatarların ilişkileri olduğunu
ispatladı. Bu konuda Avrupa ve Rus âlimlerinin bazı yanlış kanaatleri
değiştirdi.
Kursevî'nin açtığı yoldan giderek dinî ve ilmî araştırmalarda tenkit fikrini
iyice yerleştirdi. Îslam dinini akılcı bir görüşle ele aldı, yeni içtihatların
yapılabileceğini ileri sürdü ve yeni içtihatlarda bulundu. "Usul-i
Cedid" eğitim-öğretim hareketinin önünü açtı ve en büyük destekçilerinden
biri oldu.
Kayyum Nasiri: Îdil-Ural
bölgesinde modern kültür ve bilim hayatının gelişmesinde, modern edebiyata
zemin hazırlayan çalışmalarda şüphesiz ki en büyük pay, çok yönlü bir şahsiyet
olan Kayyum Nasiri'ye aittir.
1850'den itibaren misyonerlerin yönettiği ilk ve orta papaz
mekteplerinde "Tatar dili öğretmeni" olarak çalışmaya başladı. Sonra
aynı işi Kazan Îlahiyat Okulu'nda sürdürdü. Ayrıca Kazan Üniversitesi'ne dinleyici
olarak devam etti. Başta Radloff, Katanov, J. Gottwalt, Lebedev vs. olmakla Rus
ve Alman şarkiyatçılarla, bilim adamlarıyla ilişkiler geliştirdi. Kazan
Üniversitesinin "Arkeoloji, Tarih ve Etnografya Dergisi"nde Kazan
Tatarlarının Îslamdan önceki dinî inançları ve merasimleri gibi konularda
makaleler yazdı. Kazan Üniversitesi "Arkeoloji, Tarih ve Etnografya
Cemiyeti"ne üye kabul edilen ilk Müslüman oldu. Tatarca-Rusça,
Rusça-Tatarca dilbilgisi kitapları ve sözlükler yazmıştır. Basılan ilk eseri
"Kratkaya Tatarkskaya Grammatika"dır.
Kayyum Nasiri, Ahmet Vefik Paşa'nın Lehçe-i Osmanîsini örnek
alarak Lehçe-i Tatarî adlı sözlüğünü hazırladı. Enmüzec
adlı eseri Tatarca cümle
kuruluşunu ve kelime köklerini ele alır. Fevakifü'-l-Cülesa fi'l-Edebiyat adlı eserini yazar. Nasiri önce, bunun kısa varyantı olan Kırık Bakça'yı
sonra tamamını bastırmıştır. Îdil-Ural
Tatarları arasında sözlü edebiyat metinlerini derleyen, folklorcu ve etnograf
olarak da karşımıza çıkar. Yayımladığı "Kalendar"lar(masa takvimleri) bir çeşit yıllıktır. "Tan Yoldızı" adlı
bir gazete çıkarmak istemiş fakat izin alamamıştır.
Kayyum Nasiri'nin Osmanlı Türkçesinden Kazan Tatarcasına
uyarladığı, aktardığı birçok eser de vardır. Bunlar arasında Şeyhzade Ahmet
Mısri'nin adaleti, doğruluk, yiğitlik gibi erdemleri öne çıkardığı Kırk Vezir adlı
hikâye kitabını; Giritli Ali Aziz Efendi'nin Muhayyelatname adlı
eserinden aldığı Efsane-i
Gülruh ve Kâmuranı,
Ebu Ali İbn Sina Hikâyesi'ni, Muhtasar
Tevarih-i Enbiyayı
sayabiliriz. Ayrıca Farsça'dan Kabusname
adlı eseri de tercüme etmiştir. Istılahat-ı Coğrafya,
Hesaplık, İlm-i Hendese, Havass-ı
Nebatat, Usul-i Coğrafyayı Kebir
gibi çeşitli bilim dallarındaki eserlerini de söylemek gerekir.
Rusça
eserleri arasında da şunlar dikkati çeker: "Kazan Tatarlarının Halk Edebiyatından Örnekler"; "Sünnî
Müslümanlığın Etkisinde Olmayan Kazan Tatarlarının Halk İnanışları ve
Merasimleri", "Kazan Tatarlarının Masalları ve Bunların Diğer Milletlerin
Masallarıyla Karşılaştırılması",
"Eski Kazandan Tatar
Masalları", "Tarihî Tatar Şarkıları".
Nasiri, eserlerini yerel dille yazmaya çalışmıştır. Bu sebeple
Kayyum Nasiri, özellikle Sovyet döneminde modern Tatar yazı dilinin kurucusu
olarak öne sürülmüştür. Buna rağmen, Tatarcanın gelişebilmesi için Arapça ve
Farsçadan yararlanılması gerektiğini bildirmişti. Kendisinin eserlerinde
Osmanlı Türkçesi ve Çağataycanın etkisinden tamamıyla kurtulamadığı
görülmektedir. Bu duruma rağmen Kayyum Nasiri Tatarcanın düzenli, kurallı bir
dil olduğunu söyler, fiil çekimimin zenginliğiyle de diğer dillerden üstün
olduğunu iddia eder.
Modern Tatar Edebiyatının Ortaya Çıkışı - İsmail Gaspıralı'nın
Rolü ve Etkisi
Îdil-Ural
bölgesinde modern bilim ve edebiyatı geliştiren Kayyum Nasirî'nin hizmetleri
büyüktür. Ancak, Îdil-Ural ve Kırım bölgelerinde modernleşme Îsmail
Gaspıralı'nın faaliyetleriyle başlamıştır. Îsmail Bey'in yolundan giderek Tatarların ilk
"romanı" Hüsameddin
[Hisametdin] Molla'yı yazan Musa Akyiğit, bunun en güzel
örneklerindendir. Sadrî Maksudî, Rızaettin Fahrettin ve Fatih Kerimî'yi de bu
çerçevede değerlendirmek gerekir.
Tercüman
gazetesinde M. İskenderov imzasıyla Meyve-i Zaman adıyla küçük hikâyeler
yayımlanır. Bunlar Rusya Türkleri arasında görülen ilk modern hikâye
örneklerindendir. Zaman küçük bir "Mukaddime"den sonra 14 tefrika
hâlinde yayımlanan birbiriyle bağlantılı veya ortak kahramanlara sahip Beylik
ve Törelik, Acaip Bir Derviş, Yeni Müritlik, Orenburg, Kırgız Kızı Mengli
Gül, Danyal Bey, Midal Yaki İvan İvanoviç adlarını taşıyan 8 adet küçük
hikâyeden oluşur. "M. İskenderov" imzasının da İsmail Gaspıralı'ya
ait olduğunu düşünülmektedir..
|
Modern Tatar Hikâye ve Romanı
Musa Akyiğit:
Hüsamedddin Mollada "kadim tarzda eğitim görmüş" tutucu, cahil mollanın
karşısına "Usul-i Cedid" üzere Îstanbul'da yetişmiş genç ve açık
fikirli bir mollayı çıkardığı, "kadimci hazret"i küçük düşürdüğü için
Tatar muhitinde tepkiye sebep oldu. Türkiye'ye okumaya geldi.
Türkiye'de Avrupa Medeniyetinin Esasına Bir Nazar adlı eserini yayımlayarak Avrupa medeniyetinin, Müslümanların
ilmî araştırmalarından yapılan tercümeler sayesinde geliştiğini, yükseldiği ve
başarılarını da Müslümanlara borçlu olduğu fikrini savunur. İktisat yahud İlm-i Servet adlı
eserinde Türkiye için himayecilik sistemini kabul etmenin meziyetleri ve
zaruretlerini gösterdi. Bu fikirleri daha etraflı savunabilmek için Metin
adlı gazeteyi çıkarmaya başladı.
M.
Akyiğit'in Hüsameddin Molla romanı, sadece Tercüman'ın diline yakınlığı ile değil aynı zamanda Gaspıralı'nın
"yeni Îslam-Türk toplumu" hakkındaki görüşlerini yansıtmasıyla,
realist bir görüşle ele aldığı sosyal (kadın hakları dâhil), dinî, ahlâkî,
iktisadî problemlerle, eğitim meselesi hakkında ileri sürülen fikirlerle de
dikkati çeker. Aslında bu roman eski-yeni zihniyet, bir başka deyişle
Doğu-Batı çatışması üzerine kurulmuştur. Hüsameddin Molla'yla Abbas adlı bir
tüccarın kızı olan Hanife arasında gelişen romantik aşk macerası, eseri daha
ilginç bir hâle getirir. Îstanbul'da medreseden mezun, dünyada olup biteni
kavramış yenilik fikirleriyle, millet sevgisiyle dolu genç bir molla olan Hüsameddin, tahsilini
tamamlayıp köyüne dönünce, ister istemez eski tarz medrese mezunu, köyün en
zengin adamı [G]ali Bay'ın kız kardeşiyle evli, geri fikirli, mutaassıp
Bikpolat Hazret'le karşı karşıya gelir. Yazar bu iki kahramanın arasındaki
çatışmayı anlatırken, dönemin birçok problemleri hakkında düşüncelerini
söyleme imkânı bulur.
Romanda yetim Muhtarın, dilenciliği bırakıp çalışarak zengin
olması, Hüsameddin Molla'nın zengine-fakire aynı gözle bakması, muhitindeki
çocukları evinde okutması, arkadaşlarıyla birlikte halktan para toplayıp
Kırım'dan satın aldıkları kitapları köylerde halka dağıtmaları, Tiflis'te
zengin Muhtarın çaresiz kalmış, fakirleşmiş Hüsameddin'e sahip çıkıp ona bir
medrese açması... bütün bunlar, yeni din ve insan anlayışını yansıttığı gibi o
dönemde Tatar hayatında görülen değişme ve gelişmeleri de yansıtıyordu.
Roman her hâliyle acemi bir yazarın elinden çıkmasına, anlatım
dilinde bir hayli pürüzler bulunmasına rağmen, kendi sahasında çığır açmış,
modern edebiyatın ilk eserlerinden biridir.
Muhammed Zahir Bigi: Çağdaş
Tatar edebiyatının ikinci romanı Ulûf
yaki Güzel Kız Hatice'nin yazarıdır. Tanınmış
din âlimi Musa Carullah Bigi'nin kardeşi olduğu için Sovyet dönemi
kaynaklarında hakkında çok kısa bilgi verilmiş, romanları değerlendirilirken
de çoğu kere objektif yorumlar yapılmamış, bazen tahriflere bile yol
verilmiştir.
Kazan'da yakından tanıdığı ve
gözlemlerde bulunduğu medrese öğrencilerinin hayatından alınmış Günah-ı Kebair romanını
Günah-ı Kebair'in devamı olan Mürted
ve Katile
romanlarını ve Seyahatnamesini
yazmıştır.
Ulûf yaki Güzel Kız Hatice romanı
da Musa Akyiğit'in eseri gibi Türkiye Türkçesine yakın bir dille yazılmıştır
ama, bu eserde dil, daha düzgün ve akıcıdır. Ayrıca eserin dilinde Rusça
kelimeler de vardır.
Ulûf Yaki Güzel Kız Hatice, konusu itibarıyla realist bakış açısıyla yazılmış bir cinayet
romanıdır. Romanda Tatar zenginlerinin yaşayış tarzı, tavırları, günlük
meşguliyetleri, çevreyle ilişkileri, Rus yönetimi, mahkeme ve adliyede işlerini
nasıl yürüdüğü realist bir gözle anlatılmıştır. Cinayet hikâyesi de ustaca
işlenmiştir, Yazar okuyucunun merak ve heyecanını romanın sonlarına kadar
sürüklemeyi başarır.
Günah-ı
Kebair'de Kazan medreselerindeki
talebelerin içinde bulunduğu ahlakî zaaf, içki ve eğlenceye düşkünlükleri,
Kazan'ın Müslüman zenginlerinin "traktir" denilen salaş meyhaneler ve
fuhuş hayatıyla ilişkileri (yani büyük günahlar!) yine realist gözlemlere dayanılarak
anlatılır. Kötü işlere bulaşanlar sadece erkekler değildir; bazı genç-yaşlı
Tatar kadınları da fuhuş batağına sürüklenmektedirler. Yazarın amacı, medrese
yöneticilerinin ve Kazan Müslümanlarının dikkatini bu kötü gidişe çekmektir.
Maveraünnehirde
Seyahat’te yazar, Batı Türkistan'ın siyasî,
sosyal ve kültürel hayatı, tarihî durumu hakkında bilgiler verir,
eleştirilerde bulunur. Bu seyahatname'yi Türkiye Türkçesiyle yayımlayan Ahmet Kanlıdere’dir. M. Zahir Bigi, realist
roman anlayışının ve dilinin gelişmesinde önemli bir rol oynamış, ilk dedektif
romanını da yazmıştır.
Rızaeddin
Fahreddin: Rızaeddin Fahreddin, "Rıza Kadı" olarak da bilinir.
Tarih, edebiyat, pedagoji konularında eserler verdi. "Gafil bin
Abdullah" takma adı ile yayımladığı büyük bir hikâye olan Selime Yaki İffet,
Esma Yaki Emel ve Ceza adlı romanı
dışındaki eserleri tarih, biyografi, din, eğitim gibi konular hakkındadır. Halk
edebiyatı ve folklorla ilgili yazılarını "Murad" takma adıyla yayımladı.
O dönemde Rusya Türklerinin en önemli fikrî, edebî, pedagojik süreli
yayınlarından olan Şura
dergisini çıkarttı ve yönetti. Asar adıyla
(15 kitap) içlerinde E. Kargalı, H. Salihov, Ş. Zeki gibi Rusya Müslümanları
arasında meşhur şahısların biyografilerini, Tatar edebiyatının ilk
seyahatnamelerinden olan "İsmail
Seyahati"ni yayımladı. Ayrıca Meşhur Hatunlar,
Til Yarışı, Ahmet Midhat gibi eserleri de vardır.
Rıza
Kadı, aslen Başkurt olmasına rağmen ulusal kimlik anlayışı ve tarih görüşü itibarıyla
Îsmail Gaspıralı'yı takip eder. Bazı Tatar edebiyat tarihçilerinin de
belirttiği gibi "Müslüman Türkçülük" cereyanının önde gelen
temsilcilerindendir. Türk boylarının edebî dillerinin Türkiye Türkçesiyle
(Osmanlıca değil!) bütünleşmesi için çalışır, kendisi de açık ve sade bir Türk
dili kullanır. Halk arasında ve bilim dilinde yerleşmiş Arapça, Farsça
kelimelerle yetinir; aşırıya kaçmaz. O dönemde Îdil-Ural bölgesinin edebî dili
(Tatarların ve Başkurtların) olmaya başlamış Türkiye Türkçesine çok yakın
Tatarcayı tercih eder. Musa Akyiğit ve Zahir Bigi'den dahi ileri seviyede,
açık, zevkli ve gramer bakımından daha sağlam bir dil kullanmıştır.
Selime
Yaki İffet: Eserde yenilikçi düşüncelere
sahip, üniversite öğrenimi görmüş kadın ve erkek tipi, o dönemde Rusya Müslümanlarının
hayatında henüz ortaya çıkmamış tiplerdir. Eserin ana fikri şudur: "Îyi
eğitilmiş, iyi öğrenim görmüş bir kadın" erkeklerle eşit olmak bir yana
dursun onlardan üstün de olabilir!"
Burada
aslen Îranlı olan Selime’nin Mısır'da okuması Avrupa'da dolaşması,
"şagirt"in Türkiye, Arabistan, Çin gibi Îslam memleketlerini gezip
dolaşmak istemesi dikkatimizi Türk coğrafyasından Îslam âlemine çevirir. Bu da
yenilikçi Tatar düşüncesinin Îslamcı yanını gösterir.
Hikâyedeki
aydın genç kız tipi Selime, Ahmet Midhat'ın Felsefe-i Zenan'ındaki Fazıla
Hanım'ı hatırlatır. Romandaki tarih görüşü de dikkati çekiyor, yazar Îdil-Ural
bölgesindeki halkın Altın Ordu zamanında "Tatarların" (Moğolların)
üstünlüğü dolayısıyla "Tatar" olarak adlandırıldığı, onların asıl atalarının
Bulgar Türkleri olduğu kanaatindedir. Bu sebeple Îdil-Ural Türklerini
"Tatar" olarak tanımlamaya karşı çıkar. Rıza Kadı, Îsmail
Gaspıralı'nın da savunduğu bu fikri tekrar eder, diğer eserlerinde de aynı
tavır içindedir. Bu hikâyesinde de hep "Kazan Türkleri" tabirini
kullanılır. Ticarette Avrupalıları örnek almak, eski usul ve alışkanlıkları
değiştirmenin gerekli olduğu, Rusya Türkleri için Rusça öğrenmenin zarureti,
hikâyenin dikkati çeken yanlarıdır.
Esma
Yaki Emel ve Ceza Esma: Eserin
temeli iyilikle-kötülük, yenilikle-eskilik arasındaki çatışmalar zemininde
kurgulanmıştır. Her iyiliğin bir mükâfatı, her kötülüğün bir cezası olur
görüşü, eserin ana fikridir. Rıza Kadı, Îsmail Gaspıralı'nın, Frengistan
Mektupları ve Darürrahat Müslümanları adlı eserlerinin ruhuna uygun bir eser
yazmıştır.
Sadri Maksudî: Tatarların
ilk romanlarından biri de Sadri Maksudi'nin Maişet eseridir.
Realist bir anlayışla, daha önceki romanlara nazaran Kazan Tatarcasına daha
yakın bir dille yazılan bu eserde ön planda Müslümanlar arasındaki çok evlilik
meselesi ve bunun sebep olabileceği problemler ele alınmıştır. Kazanlı Halit
Efendi adlı evli bir tüccar, kendisinden
çok küçük bir genç kız olan Rabia ile evlenmek ister; fakat, Rabia, bu adamın
oğlu olan Fatih'in sevgilisidir ve iki genç evlenmeye karar vermişlerdir.
Fatih, Rabia'ın nikâhlı eşi olduğunu mahalle imamına bildirerek, sevgilisinin
babası Halit'le evlenmesini engeller.
Gelişen olaylar üzerine baba evinden ayrılır; eşi Rabia ile birlikte yaşamaya
başlar. Bunun üzerine Halit Efendi evdeki hizmetçilere, eşi Halime'ye çok kötü
ve kaba davranmaya başlar. Halime Hanım oğlu Fatih'in yanına taşınır. Halit
Efendi, evde yalnız kalır. Bir süre sonra ağır hasta olur, ölümüne yakın
yaptığı hatayı anlar, hanımı ve oğlundan özür diler.
Fatih Kerimi: Îdil-Ural bölgesinin tanınmış gazeteci, yazar
ve yayımcısıdır. Avrupa'yı dolaştı. Întibalarını Avrupa Seyahatnamesi'nde
anlattı. Îdil-Ural bölgesinde "Usul-i Cedid" öğretimin
yaygınlaşmasında rol oynadı. Gaspıralı'nın Tercüman gazetesinin
20. yıl jübilesine katıldı ve intibalarını Kırımga Seyahat
adlı eserinde anlattı.
1912-1913 yıllarında Balkan savaşları sırasında Orenburg'ta çıkan Vakit gazetesinin
Îstanbul muhabiri olarak Türkiye'de bulundu, birçok aydınla görüşmeler yaptı,
savaş haberleri gönderdi. Sonra bu yazılarını toplayıp İstanbul Mektupları adıyla
bastırdı. Bu eserinde sadece savaş haberleri vermekle yetinmemiş İstanbul'daki sosyal hayatı, aydınlar ve devlet
adamları arasındaki siyasi ve fikri münakaşaları yansıtmıştır. Kerimi, Îslamcılık ve
Türkçülük ideallerine sadık, batılılaşmaya inanmış bir aydındı. Îsmail
Gaspıralı ve Rızaeddin bin Fahrettin'in izinden gitti.
Bazı Edebi Eserleri: Salih
Babaynın Öylenüvi, Bir Şagirt İle Bir Student, Cihangir Mahdumnın Avıl Mektebinde
Ukuvı, Merhum Gılman Ahund,
Morza Kızı Fatıyma, Kayınana, Hıyalmı,
Hakiykatme, Annan-monnan.
Ayaz İshaki: Fikir adamı, yazar, siyasetçi ve gazetecidir. Öğrencilik
yıllarında, Rus, Avrupa ve Türk edebiyatlarını tanımaya başladı, siyasî
hareketlere katıldı. Sonradan çıkardıkları gazetenin adından dolayı "Tançılar" olarak
adlandırılan Fuat Toktar, Şakir Muhammedyar, Sait Remi, Hüseyin Abuzer gibi
sosyalist devrimci gizli bir Tatar millî teşkilatın kurucuları arasında yer
aldı. Bu teşkilat önce Tan
sonra Tan Yuldızı adlı
bir gazete çıkardı. Sonra bazılarını tek
başına bazılarını başkalarıyla birlikte; Tavuş,
İl,
Söz, Biznin İl, Mayak, Milli Yol Yana Milli Yol gazette ve dergilerini çıkardı. Tatar modern edebiyatının gelişmesinde 30
civarındaki hikâye, roman ve piyesleriyle önemli bir rol oynadı. Dönemin en
etkili yazarlarından ve gazetecilerinden biri oldu.
Edebî eserlerinde de gazetecilik
faaliyeti gibi halkı aydınlatma düşüncesi önde gelir. Sovyet döneminden önceki
Tatar modern edebiyatının, hiç şüphesiz önde gelen birkaç yazarından biridir.
Roman, hikâye ve tiyatro eserlerinde gerçekçi ve halkçı bir yaklaşımla,
toplumun her kesiminden değişik meslekte, farklı cins ve yaşlarda insanları,
tipikleştirerek kendi konumları ve düşünce dünyalarıyla eserlerine taşır:
Bazı eserleri: Hikâye ve
Romanları: Taallümde Saadet, Kelepuşçı Kız, Bay Ugulı, İki Yöz
Yıldan Sonra İnkıraz,
Zindan, Cıyıntık, Tilinçi Kız (Kelepuşçı Kız'ın yeniden işlenmiş genişletilmiş şekli, üç
bölümlü roman), Turmış mı Bu?
, Mulla Babay, Dulkın İçinde,
Üyge Taba, Güz.
Tiyatro eserleri: Öç Hatın Bilen Tormış,
İki Gaşık, Mögallim, Aldım Birdim, Kıyamet, Tartışuv, Züleyha, İki Ateş
Arasında, Jan Bayeviç.
Züleyha, Tatar tarihinde silinmez
izler bırakan ve derin bir travma oluşturan zorla Hristiyanlaştırmayı konu
alır.
Üyge Taba(Eve Doğru): Îdil-Ural Tatarlarından Miralay Demir Ali, Çar ordusunda Müslüman
askerlerin bulunduğu birliğin kumandanıdır. 1904 Rus-Japon Savaşı'nda üstün
başarı göstermiş fakat, gereği gibi terfi ettirilmemiş, başarısız ve hatta
cezalandırılması gereken Rus subayları ise haksız yere terfi ettirilmişlerdir. Kendisine
birliğiyle Doğu Anadolu cephesinde Anadolu Türkleriyle Azerbaycan Türklerini
birbirinden ayırmak, bölgedeki Türkleri topraklarından sürmek görevi
verilmiştir.Demir Ali, Türkiye tarafına geçerken yaralanır, savaş planlarını
Türk subaylarına ulaştırıp şehit olur.
XX. yüzyıl başlarında Fatih Emirhan, Alimcan İbrahimov, Şeref
Kemal gibi şahsiyetler de roman ve hikâyeleriyle Tatar edebiyatının
gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. İdil-Ural bölgesinde başlangıçta tek
bir edebî hareket olarak Tatarlar ve Başkurtlar arasında gelişen modern
edebiyat, 1920'li yıllardan sonra siyasî gelişmelerin akışına bağlı olarak
Tatar ve Başkurt edebiyatları şeklinde iki kola bölündü.
Modern Tatar Tiyatrosu: İdil-Ural
bölgesinde Türklerle Rusların birlikte yaşadıkları Kazan gibi birçok şehirlerinde
Ruslar arasındaki faaliyetler sebebiyle birçok Tatar veya Başkurt aydınının
epeyce erken dönemlerde tiyatroyla temas ettiğini söyleyebiliriz. Cedit
hareketiyle başlayan modernleşme süreci içinde tiyatro eserleri de aşağı
yukarı modern hikaye ve romanla aynı dönemde ortaya çıkar. Bilinen ilk tiyatro
eseri Abdurrahman
İlyasî'nin Biçare Kız adlı eseridir.
Abdurrahman İlyasi: Yaş Kız ve
Hatınnarga Hediye adlı
eseri basıldı. Bu eserinde terbiye meseleleri üzerinde durmuştur. Abdurrahman Îlyasi, aynı zamanda Tatarların
ilk aktör ve rejisörüdür. Biçare
Kız’da evlilik meselesi işlenmiştir. Bu
romantik eserde dönemin hayatında ortaya çıkan eski ve yeni zihniyet
taraftarlarını görüyoruz. Biktimir, ataerkil, otoriter bir aile reisini, ona
karşı koyamayan karısı Feriha ve kızı Mahitab, geleneklerin baskısı altındaki
kadın tipini temsil eder. Canbay ise yeni kuşağın, hürriyetten, serbest
evlilikten yana olan romantik, iyi niyetli bir temsilcisidir. Komedide, Tatar
toplumunda değişmeye başlayan değer yargılarının, evlilik ve aileyi etkilediğini
anlatılmaktadır. Bu modernleşmenin kaçınılmaz bir sonucudur. Nitekim ilk hikâye
ve romanlarda da aynı konunun işlenmesi bu görüşü destekler.
Bu piyesten
bir yıl kadar sonra Fatih
Halidi'nin "Redd-i Biçare Kız" ve M. Kazanlı'nın İhtiyarlı
Kız İhtiyarsız Ulmış
eserleri basılır. Türkçeden tercüme edilen Haset Baba
ve Rusçadan Komediya Çis-tayda gibi eserler yayımlanır.
Fatih
Halidi'nin Redd-i Biçare Kız adlı eserindeki kahramanlar, Biçare Kız'ın
konusu, kahramanları ve amacı hakkında konuşur, bu eseri haksız yere tenkit
eden, onu yanlış yorumlayan geri düşünceli kimselere cevap verir, Îlyasî'nin
eserini tahlil ederler. Fatih Halidi'nin dramı bu bakımdan da ilgi çekicidir.
O dönmede
tiyatroya ilgi duyan gençlerden Galiesgar
Kâmal, Behitsiz Yigit dramını
yazar. Namık Kemal'in Zavallı
Çocuk'unu Kızganıç Bala adıyla
çevirir, Öç Bedbehet dramını yazar.
Bu yıllarda
Kazan'da Rus okullarından mezun gençler ve Muhammediye Medresesi öğrencileri
bazı tiyatro eserlerini sahneye koymaya başlar. Kısa zamanda profesyonel
tiyatro toplulukları oluşur, birçok yerden önce Tatar kadınları sahneye çıkar,
erkeklerin kadın rolünde sahneye çıkmasına lüzum kalmaz.
Modern Tatar Şiiri: Gabdrehim
Utız Îmeni, Hibetulla Salıhov, Şemseddin Zeki ve başka şairler, sosyal hayatın
bozuk yanlarını eleştirerek, cehalete karşı çıkarak, cahil din adamlarını,
açgözlü tacirleri hicvederek halkı bilim ve sanat öğrenmeye davet eden
şiirleriyle tanındılar. Tatarlara, kız, erkek ayrımı yapmadan çocuklarının okutmalarını
ve Rusça öğrenmelerini tavsiye ettiler. Bu yeniliğe yol açan şairlerin
hazırladığı zemin 1905'ten sonra birden bire artan gazete ve dergilerin
sayfalarında birçok genç şair tarafından daha da geliştirildi; dönemin fikir ve
sanat anlayışına, topluma hakim "ceditçi" düşüncelere, sosyalist
ideolojiye genç şairler taraftar ve sözcü olmaya başladılar.
1905'ten sonra başarılı eserleriyle diğer şairlerden ayrılanlar
arasında Derdmend mahlasını kullanan Muhammed Zakir Remiyev, Mecit Gafurî,
Necip Dumavî, Mir Aziz [Gaziz] Ukmasi, Sait [Segit] Sünçeley,
Abdulla Tukay sayılabilir.
Abdullah
Tukay: Sadece modern Tatar şiirinin ilk
büyük şairi değil, genel olarak Tatar şiirinin en büyük şairlerinden biri
olarak kabul edilir. Îlk şiirlerinde bir
yandan Osmanlı Türkçesi ve Aruz vezninin, manzum dinî eserlerin, diğer yandan
Tatar halk şiir ve şarkılarının, ayrıca Rus edebiyatının etkisi görülür.
Medresede okurken bir yandan da Rusça öğrenmiş; Rus şairlerinden çeviriler
yapmıştır. Mizahî şiire olan eğilimi de ilk şiirlerinden itibaren ortaya
çıkar.
1905’ten sonra Kâmil Mutii Cayık'ta Fikir gazetesini,
El-Asrü'l-Cedid dergisini ve Uklar
adlı mizah dergisini çıkartır. Mizahi
şiirlerini olgunlaştırır; hicivlerindeki tenkit, artık daha keskin, muhteva bakımından da daha etkilidir.
Tukay,
Rusya Müslümanları arasında Îslamcılık ve Türkçülük ideallerinden Tatar
milliyetçiliğine geçişte de önemli rol oynadı. Sosyal demokrat görüşleri
benimsediği gibi Tatar milliyetçiliğinin de ilk büyük şairi oldu. Günümüzde
Tukay'dan en az beş on şiir ezber bilmeyen eğitimli bir Tatar bulmak
imkânsızdır. Onun Tugan
Til, Par At, Bir Tatar Şagıyrinin Süzleri, Tugan Cirime, Kitmiybiz, Şüreli gibi şiirleri millet sevgisinin en güzel örnekleridir.
Milletlerin veya toplulukların yükseliş ve düşüş, buhran ve
değişim-dönüşüm dönemlerini, bu süreçlerin ana hatlarını, büyük edebî
şahsiyetlerin eserlerini inceleyerek de öğrenebiliriz. Bu gibi şahsiyetler
arasında Tataristan'da Tukay'ı, Azerbaycan'da Sabir'i, Kazakistan'da Abay'ı ve
Türkiye'de de Mehmet Akif'i örnek olarak gösterebiliriz.
İdil-Ural Bölgesinde Süreli Yayınlar 1905-1918: 1860'lı yıllardan itibaren Îdil-Ural bölgesinde Tatarlar ve
Başkurtlar arasında birçok aydın, gazete çıkartmak için Rus yönetimine
müracaat etmiş, fakat kendilerine bu izin verilmemiştir. Buna rağmen Abdurreşid İbrahim (Reşid
Kadı) Rus yönetiminden izin almadan Mirat
[Ayna] adlı dergiyi çıkarır.
Abdurreşid Kadı, Mirat'taki yazılarında, cahil Müslümanları olduğu kadar Rus okullarından
yetişen Müslüman gençlerini de eleştirir. Bu gençlerin; edindikleri bilgileri
yerinde kullanmadıklarını; kendilerini büyük görüp, çoğu zaman Tatar
olduklarını bile belli etmekten kaçındıklarını, söyler. Reşid Kadı'nın bu
görüşleri, Kursevî ve Mercanî'nin başlattığı, Gaspıralı'nın devam ettirdiği
Müslüman toplumun kusurları ve eksiklikleri üzerine yoğunlaşan fakat, onlardan
daha açık ve toplumu sarsıcı tenkitleri ihtiva eder.
1905-1918
yılları arasında İdil-Ural bölgesinde yayımlanan belli başlı gazete ve dergiler şunlardır:
Ülfet; Yayımlayan:
Abdurreşid İbrahim. Musa Carullah da yazarları arasında. Daha çok dinî
meselelere ağırlık verdi. Türkiye'ye yakındı. İslamcılık düşüncelerini
savunuyordu.
Nur; Yayımlayan:
Ataullah Beyazıdof. Rus yönetimini desteklediği ve daha çok dinî problemlere
yer verdiği için ulusal bir gazete kabul edilmemektedir.
Kazan Muhbiri; Muharrir ve nâşir: Seyitgeray Aklin. İlk yıllarda Yusuf Akçura
yönetti. İttifak-ı Müslimin"in yayın organı.ve en etkili gazetelerden biri
idi.
Fikir;
Yayımlayan: Kamil Mutiî.
El-Asrü'l-Cedid;
Yayımlayan: Kâmil Mutii. Sosyal ve edebî problemleri dile getirdi. Abdulla
Tukay'da bu dergide çalıştı ve eserleri burada yayımlandı.
Uklar;
Yayımlayan: Kamil Mutiî.
Yuldız; Yayımlayan:
Hadi Maksudî. En uzun ömürlü gazetelerdendir.
Tilmiz;
Yayımlayan: R. Rahim.
Tan;
Yayımlayan: Ayaz İshaki. Onun
yayımladığı süreli yayınlar birçok kere kapatılır, başka adla açılır. Bazen de
başka aydınlarla birlikte çıkartır: Tavuş
gazetesini çıkardı. Ayaz İshaki,
Musa Carullahla İl'i; kapatılınca Söz'ü çıkardı. Biznin
İl Muharrir: Ayaz İshaki ve Şakir
Muhammedyarov.
An;
Yayımlayan: Ahmedgeray Hasanî.
Ural; Yayımlayan: Hatice Yamaşeva, Tatar sosyalistlerinin
gazetesi idi.
Vakit; Sahipleri Şakir ve Zakir Remiyev kardeşler, baş yazarı Fatih
Kerimi. Tatarların en ciddî, etkili ve önemli gazetelerindendir. Dili Türkiye
Türkçesi'ne yakın. Gaspıralı'nın dil anlayışını temsil etmiştir.
Şura;
Yayımlayanlar Muhammed Şakir, Muhammed Zakir Remiyev kardeşler. Baş yazarı:
Rızaeddin bin Fahreddin, yazarları arasında Fatih Kerimi de vardı. Fikrî
seviyesi yüksek, dili anlaşılırdı. Bu sebeple okuyucusu da çok olmuş, ünü
İslam âlemine yayılmıştı.
1899'da Ceditçi din adamlarından ve Tatarca ilk ders kitaplarını
yazan aydınlardan biri olan Gılman
Kerimî (Gılman Ahund), oğlu Fatih
Kerimi'yle 1901'de Orenburg'ta "Matbaa-i Kerimiye"yi açar ve aynı
adla bir kitapevi kurarak yayın işlerine başlar. 1902'de babalarının ölümün
sonra 1906 yılının ortalarında "Kerimof, Hüseynof ve Şürekası" adlı
bir şirket kuran Kerimof kardeşlerin matbaa ve kitapçılık faaliyeti, sadece
Îdil-Ural bölgesi Türklerinin değil, bütün Rusya Müslümanlarının fikir ve
edebiyat hayatında önemli bir merhaleyi temsil eder. 1905 Rus Meşrutiyeti'nden
sonra başta Vakit, Ural, gazeteleri ve Şura
dergisi olmak üzere birçok süreli
yayın da bu matbaada basılır.
Slot Machines Near Me - Mississippi Hotel & Casino - MJH
YanıtlaSilFind hotels near me in 거제 출장마사지 Mississippi, the closest casinos to you in Mississippi. 서울특별 출장마사지 slots 서울특별 출장안마 machine 제천 출장안마 map, slots machine map, slot machine jackpot machine. 김해 출장마사지